
Fatih İlçesi’nde, Çarşamba semtinde, Nişanca Caddesi üzerinde yer alan külliye, III. Murad devri vezirlerinden Nişancı Mehmed Paşa tarafından 1584-1589 yılları arasında inşa ettirilmiştir. Kaynaklarda yapının özgün tasarımının Sinan’a ait olduğu, inşaatın ise Sinan’ın 1588 yılındaki vefatının ardından kalfalarından biri tarafından yürütüldüğü/tamamlandığı yönünde bilgiler mevcuttur.
Vaktiyle cami, türbe, sebil, hazire, tekke ve medreselerden meydana gelen külliyeden bugüne sadece cami, türbe ve hazire ulaşabilmiştir.
Sekizgen plan şemasının ortaya konduğu cami, sekiz payenin taşıdığı merkezi kubbenin dört yönde yarım kubbelerle desteklendiği bir üst örtü sistemine sahiptir. Erken Osmanlı mimarlığında görülen tabhaneli camileri anımsatan yan birimlerin kullanıldığı yapının zemininde haçvari bir plan kuruluşu söz konusudur. Caminin inşa kitabesinde yer alan III. Murad tuğrası, resmi belgelere padişah tuğrasını nakşetmekle görevli Nişancı Mehmed Paşa’nın kişisel bir nişanesi olarak dikkati çekmekte, dönemin hiçbir inşa kitabesinde bu ayrıntıya rastlanmamaktadır. Tek şerefeli minare, kuzeybatı yönde yer almaktadır. 1766 depremi ve 1833 Cibali Yangını sonrası onarımlar gören yapı, özgünlüğünü günümüze dek korumuştur.
Nişancı Mehmed Paşa’nın sağlığında yaptırdığı türbesi sekizgen planlı olup, avlunun güneydoğu köşesine bitişik olarak konumlanmıştır. Türbenin önündeki avlu duvarında sebil; kuzey ve güney yönlerinde ise hazire yer almaktadır.
Günümüze ulaşamayan medrese ve tekkeye dair Hadika’da “avlusunda tahtanî ve fevkanî iki medrese olduğu, yanındaki hankâhın Mehmed Paşa’nın vakıf gelirleriyle ölümünden sonra yapıldığı, şadırvan avlusunda bir kuyu olduğu” yönünde bilgiler mevcuttur. Bu yapıların külliyenin batı yönünde yer aldığı tahmin edilmektedir. Caminin planında yer alan yan odaların tekke kullanımına ilişkin birimler olduğu; iki katlı yan mahfillerin de medresede görevli müderrisler tarafından kullanıldığı düşünülmektedir. Medresenin 1592-93 yılında öğretime başladığı bilinmekte; ahşap tekke binası ise 17. yüzyıla tarihlendirilmektedir.
Padişahın tuğrasını resmi belgelere çekmek ve kanunnamelerin yazılmasına nezaret etme görevi nedeniyle “Nişancı” lakabına sahip olan Mehmed Paşa, muhtemelen bu tuğraları çekerken kullandığı boya ve mürekkeplere atfen “Boyalı” lakabı ile de bilinir. Nişancılıktan vezirliğe yükselen paşa, dindar ve gayretli kimliğinin yanı sıra şiire yatkınlığı ile de bilinmektedir.