Şehzade Mehmed Külliyesi, Fatih İlçesi’nde, adını verdiği Şehzadebaşı semtinde, Eski Odalar adıyla bilinen yeniçeri ocağı arazisi üzerine, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir.
Cami, türbe, medrese, kervansaray, imaret ve sıbyan mektebinin oluşturduğu külliyeye inşasının tamamlanmasının ardından geçen yüzyıllar içinde üst düzey devlet adamlarına ait türbeler, sebiller, çeşmeler, su terazisi, yangın havuzu, muvakkithane gibi yapılar eklenmiştir.
Mimar Sinan, mimarbaşı unvanı ile inşa ettiği ilk selâtin külliye olan Şehzade Külliyesi’nde Edirne Selimiye Camii’nde olgunluğa ulaşacak olan kubbe mimarisine dair denemelerini ortaya koymuş, merkezi kubbeyi dört yarım kubbe ile destekleyerek mekân bütünlüğünü sağlamıştır. Yanı sıra caminin minareleri eşsiz bir bezeme zenginliği sergileyen görünümleri ile Sinan’ın tasarladığı en süslü minarelerdir.
Kanuni’nin Manisa sancağında vali iken vefat eden oğlunun anısını yaşatmak amacıyla inşa edilen külliyenin ilk tamamlanan yapısı Şehzade Mehmed’in türbesidir. Yivli kubbesi, renkli taş işçiliği ve çini kaplamalarıyla oldukça süslü bir mezar yapısı olan türbede Kanuni, oğlunu padişah olarak görme arzusunu sandukası üzerine ahşap bir taht yerleştirerek ortaya koymuştur.
Dış avlu duvarının kuzeydoğu yönünde yer alan yirmi hücreli medrese, döneminin üst düzey eğitim kurumlarındandı. Dış avlunun güneyinde, ayrı bir avlu içerisinde tek kubbeli bir dershane ile revaklı bir girişe sahip sıbyan mektebi ve mutfak, yemekhane, ambar ve kilerden oluşan imaret; doğusunda ise tabhane ve ahırlardan oluşan kervansaray yer almaktadır. Külliyenin avlu duvarının Divanyolu’na bakan köşesindeki yeşil somaki sütun ise “Osmanlı İstanbul’unun merkez noktası” olma özelliği taşır.
Gerek minare sayısı gerekse görkemli boyutu ile Osmanlı sultanları için inşa edilen camilere özgü özellikler sergileyen yapıda adeta Şehzade Mehmed’e tanınan bir ayrıcalık söz konusudur. Bu durum tarihçiler tarafından zamansız vefatı ile sarsılan anne ve babasının insancıl, cömert ve zarif kişiliği ile bilinen oğullarına karşı besledikleri sevginin mimari bir dışavurumu olarak yorumlanmıştır. Mimarı Sinan içinse Süleymaniye’nin bir ön hazırlığı, mimari denemelerini ortaya koyduğu yapıdır.